Любовь 101: Как мы влюбляемся?

Aşırı güzel bir duygu! Ancak aşk ile ilgili bildiğimiz şiirler kadar aşk hakkında bilgimiz olmayabilir. Bizim yoktu, biraz edindik. Biliyorsunuz, paylaşmadan geçmeyiz. Çünkü centilmenlik bunu gerektirir. Hanımefendiler ve beyefendiler; gelin ve görün aşk sizi neyliyor?

Şimdi bir duralım ve sadece aşkı düşünelim. Bir anda biri ile karşılaşıyorsun ve çok güçlü bir his duymaya başlıyorsun ona karşı. Her şey biraz daha güzelleşiyor, kolaylaşıyor, beyninde sürekli “What a wonderful world!” çalıyor, kozasından çıkan kelebekler karnında kanat çırpıyor, kalbin yerinden çıkacak gibi atıyor, dizlerinin bağı çözülüyor ama aslında ayakların da yere basmıyormuş gibi hissettiğin için bu bir sorun olmuyor. Tüm bunlar hayatındaki herkesten başka bir şekilde seninle bağ kuran tek bir kişi sayesinde oluyor. Evet, aşk aşırı güzel bir duygu.

Ama nasıl oluyor tüm bunlar? Bir şairin kafasının içindeki rüyadan ibaret değilse yaşam -ki öyle olmadığını umuyoruz- bunun bir de bilimsel bir açıklaması olmalı -ki var.

Hangi Hormonlar Aşk Başında?

Beyler, bilim sayesinde aşkın bir kimyası olduğunu biliyoruz. Yalnız burada “Kimyamız çok tuttu/ hiç uymadı.” cümlesindeki “kimya”yı kastetmiyoruz. Evet, o da var ancak biz hormonlardan bahsediyoruz.

Hangi Hormonlar Aşk Başında?



Şehvet: Tetosteron ve Östrojen

Daha önce testosteron hakkında konuşmuş ve o yazıda da söylemiştik; sadece erkeklerde bulunmuyor bu hormon, kadınlarda da var ve işin ilginç yanı kadınların cinsel dürtülerinde önemli bir rol de oynuyor. Bu hormonlar aşkın şehvet hali söz konusu olduğunda başroldeler.  

Tebrikler, Aşık Oldun: Dopamin, Serotonin, Norepinefrin

Bu üçlünün olmaması düşünülemezdi. Yazının girişindeki kelebekler, yerçekimsiz ortam, “What a wonderful world” tadında yaşamak, aşkın zirvesi olabilecek bu evrede işte bu üç hormon iş başında.

Tebrikler, Aşık Oldun: Dopamin, Serotonin, Norepinefrin



Dopamin, hareket kabiliyetinden dikkat ve odaklanmaya kadar pek çok işlevi olsa da en çok, zevk ve keyif hislerini açığa çıkaran kilit hormonlardan biri olması ile biliniyor. Sevdiğimiz her şeyi tekrar tekrar yapmamızda da bu arkadaşımızın rolü var. Neden hep onunla olmak istediğini anladın mı şimdi? Kıps! ;)

Serotonin, en fazla bilinen mutluluk hormonu. Bildiğimiz bir diğer şey ise yalnızca beyinde değil, bağırsaklarda ve çok az bir miktar kan hücrelerinde de üretildiği. Bir de aşktaki rolü var. “What a wonderful world!” şarkısını çaldıran, ayaklarını yerden kestiren etkisi için serotonine bir alkış!

Norepinefrin, diğer adıyla noradrenalin, doğrudan sempatik sinir sistemini etkiliyor. En temel işlevi ise hayatta kalmamıza yardımcı olması. Ahh, bir de onu görünce kalbin yerinden çıkacak gibi atıyor ya... İşte bu işte de norepinefrinin rolü var. 

Onsuz Asla: Oksitosin ve Vazopressin

Bu hormonların biraz da uzun süreli ilişkilerde rol aldığını söyleyelim hemen. Özellikle de vazopressin hakkında bir şey bilmiyorsan, seni biraz şaşırtabilir.

Oksitosin, anne ile bebek arasındaki bağın güçlenmesini sağlıyor. Çünkü hipotalamus tarafından salgılandığında süt oluşumunu sağlamak gibi bir görevi var. Ayrıca seks sırasında da salgılandığı için çiftlerin birbiri arasındaki bağı güçlendirmeye yardımcı olduğu düşünülüyor.

Vazopressin, yakın zamandaki fareler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre sadakat hormonu olarak biliniyor. Bu hormonun yüksek oranda salgılandığı memelerin tek eşli olmaya daha yatkın olduğu sonucu çıkıyor ve senin de “Onsuz yaşayamam.” demende rol oynuyor.

Nasıl Aşık Oluruz?

Bu sorunun tek bir cevabı yok. Hatta Nörolojist Gabija Toleikyte, aslında aşık olmanın kişiden kişiye göre değiştiğini de söylüyor.

Genel olarak erkekler için seks, kadınlar için ise anlaşılmak ile başladığını söyleyebiliriz, değil mi? Değil işte. Tolikyte şöyle açıklıyor:

Bazen iki insan arasında aşkın oluşması çok zaman alabilir. Bazen bu bir anda olur. Bazen gel-gitler söz konusudur. Bu yüzden de bu deneyimlere farklı isimler veriyoruz.

Haksız da değil galiba. Yalnız da değil üstelik; Antropolog ve “Neden Aşık Oluruz?” kitabının yazarı Hellen Fisher da benzer bir görüş sunuyor. Fisher, 3 farklı beyin sistemi olduğunu düşündüğünü söylüyor:

  • Cinsel dürtüler
  • Romantik aşkı hissetmek
  • Derin bir bağlılık.

Fisher’a göre bazen baştan sona bu dizge böyle akar. Bazen ortadan başlar ve bazen de aslında yıllardır tanıdığın birine aşık olduğunu fark edebilirsin. Hiçbiri “Bu aşk değil!” demene sebep olmamalı. 

Ya İlk Görüşte Aşk?

Aranızda ilk görüşte aşka inananları çok romantik bulanlar varsa bir daha düşünsün deriz. Çünkü beyler, böyle bir şey imkansız değil. Bunun da bilgisini 50 yıl kadar önce ilk görüşte birbirine aşık olan iki Berkeley Üniversitesi öğrencisi olan Arthur Aron ve Elaine Spaulding veriyor bize.

Ya İlk Görüşte Aşk?



Hala birlikte ve evli olan bu çift aşklarını doyasıya yaşıyorlar. Ancak Aron -ki şimdi bir psikoloji profesörü, bilimsel bir merakla da yaklaşıyor konuya ve aşk üzerine çalışmaya karar veriyor. Soru şu: Yabancı insanlar arasında birdenbire bir yakınlık olabilir mi?

Bu sorunun ardından bir laboratuvar ortamında tamamen birbirine yabancı insanlar bir odada karşılıklı oturtuluyor. Kendilerine verilen 36 soruyu birbirlerine sormaları ve ardından da hiç konuşmadan 4 dakika boyunca birbirlerinin gözlerinin içine bakmaları isteniyor.

Sonuç: Sürpriiiiiiiizzz! Çiftlerin çoğu o görüşmeden birbirlerine olumlu duygular besleyerek ayrıldı. Hatta içlerinden biri de daha sonra evlendi.  

Aşkın Ömrü Kaç Yıl?

Aşkın Ömrü Kaç Yıl?

Bu sana ve aşık olduğun kişiye bağlı olarak değişiyor aslında. İmkansız mı? Hayır, değil. Yine Hellen Fisher’ın yürüttüğü bir çalışma bize bunu göstermiş:

Hala aşık olduğunu söyleyen, 50 - 60 yaşlarında 15 çift seçiliyor. Hepsi de ortalama olarak 21 yıldır evli. Birbirlerine hala aşık olduklarını söyleyen bu çiftlerin beyin taramaları yapılıyor ve onca yıldan sonra bile, beyinde yoğun bir aşkın hissedilmesi halinde aktive olan bazı yolların hala aktif olduğu görülüyor.

Tek eşliliğin, evliliğin, uzun süreli ilişkilerin çokça konuşulduğu şu günlerde bu bilgi biraz ilginç ve insanı bir kere daha düşünmeye itiyor. 

Herreden Hisse:

Arka tarafta bu yazıları yazmak için çok fazla kaynak taradığımız oluyor. Söz konusu aşk olunca aslında yapılan onlarca araştırma, cevaplanmış onlarca soruyu tek yazıda toplamak mümkün olmuyor. O yüzden en çok düşünülen başlıklara odaklandık.

Bunu yaparken biz de düşündük. Samimi olalım biraz; kendi aşk hayatlarımız, en son ne zaman aşık olduğumuz ya da hala aşık olup olmadığımız hakkında... Ancak işin bilimsel tarafına odaklanınca bu düşünceler bizi kaygılandırmamaya başladı.

Ekip olarak aşkın, dünyanın en güzel hislerinden biri olduğunda hemfikiriz. Aşık olmanın kendimizle, şanslı olmakla, şans tanımakla ve biraz da çabayla ilgili olduğunda da...

Ve diyoruz ki: Aşıksan bunun tadını çıkar, hem de sonuna kadar! Değilsen de korkma ve hissettiğin anda peşinden git. Hem de #BirGünDeğilHerGün ;) 

İLGİLİ MAKALELER