Atatürk’ün Giyimi: Zamansız Bir Stil
Kendi zamanının çok ötesinde bir giyim zevkine sahip olan Atatürk’ün stilinde saklı detayları sadece “Modaya ayak uydurmak” sanıyorsan, yanılıyorsun. Çok daha fazlası var. Buyursunlar…
Hala gelmiş geçmiş en büyük liderlerden biri olarak tanınan Atatürk’ün giyim konusundaki hassasiyeti için “Modaya ayak uydurmak” demek yerine, “Modanın nabzını tutmak” daha yerinde olur. Her şeyden önce incelikli seçimleri, bugün bile pek çok erkeğin yakalayamayacağı şık kombinlerinde de yine “Liderlik” vasfı öne çıkıyordu. Atatürk için kıyafet, hem Türk milletinin dünya çapındaki imajını düzeltmek için devrimsel bir araç, hem de bir iletişim biçimiydi.
Önce Kısaca Hatırlayalım: Şapka Kanunu
Kıyafet Devrimi yapılmadan önce 25 Ağustos 1925 yılında “Şapka Kanunu” mecliste kabul edilmiş ve 3 gün sonra da Resmi Gazete’de duyurulmuştu. Bu kanun çıkmadan önce zaten jandarma ve deniz birlikleri gibi bazı mesleki birimlerde de değişikliğe gidilmişti.
25 Ağustos 1925 yılında Atatürk, Kastamonu’ya giderek “Bu serpuşun adına şapka” derler diyerek şapkayı tanıtmış ve sözlerine de şu şekilde devam etmişti:
“Redingot gibi, bonjur, smokin gibi, işte şapkanız! Buna câiz değil, diyenler vardır. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok câhilsiniz ve onlara sormak isterim: "Yunan serpuşu olan fesi giymek câiz olur da şapkayı giymek neden olmaz ve yine onlara, bütün millete hatırlatmak isterim ki, Bizans papazlarının ve Yahudi hahamlarının kisve-i mahsûsası olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasıl giydiler?"
Peki, neden şapka? Çünkü şapka bir toplumsal statü simgesiydi. Özellikle “selamlaşma” gibi iletişimin temel ve ilk olan adımı atılırken belirgin bir rol oynuyordu. Bu sebeple başlangıç şapka ile yapıldı. Dahası, o gün Atatürk’ün de kendisi beyaz bir fötr şapka giyiyordu.
Bunun ise iki sebebi vardı: Birincisi, kenarlı şapkalar dünyanın farklı bölgelerinde güneş altında çalışan köylüler tarafından takılıyordu. Bu sebeple de köylülerin kabul etmesi daha kolay oldu. İkincisi ise Kastamonu ahalisi Atatürk’ü ilk kez canlı olarak görecekti. Bu sebeple de imajını, bir moda meselesinin çok ötesine, bir iletişim biçimine taşıdı ve elbette istediği sonucu da aldı. Bu strateji ise sadece “Şapka Kanunu” ile sınırlı değildi.
Atatürk’ün Stilinde Saklı Detaylar ve Stili
Bir gerçek var ki, bugün bile Atatürk’ün sahip olduğu giyim zevki, giydiğini kendine yakıştırabilmesi hala kabul gören bir gerçek. Zamanının çok ötesinde bir imaja sahip olan Atatürk, bugünün büyük modacıları tarafından bile hayranlık duyulan bir stilin sahibi olmuş. Bunda da tek rolü terzileri üstlenmemiş.
Lider ve Stilist
Atatürk, kombinini oluşturan parçalardan en ufak aksesuarlara kadar incelikli bir zevke ve seçiciliğe sahipmiş. Öyle ki bazı kıyafetlerini kendi çizer ve çizdiği gibi dikilmesi üzere terzileri ile paylaşırmış. Bu moda bilgisi ise her konuda olduğu gibi o öğrenmeye açık, batıyı sıkı bir gözlem altında tutmuş vizyonundan geliyor.
Her Alanda Vizyon
İlim ve bilimi vazgeçilmez olarak gören Atatürk, aynı vizyonerliği sanat ve zanaat alanlarında da göstermiştir. Yurt dışına eğitim alması için gönderilen zanaatkarlar arasında, terzilerinden biri olacak Levon Kordonciyan da bulunuyordu. Paris’te aldığı eğitimde yalnızca frak, smokin, jakatatay, bonjur ve redingotun nasıl dikileceğini, dikim tekniklerinin neler olduğunu öğrenmekle kalmayıp bunların ne zaman giyileceğini de öğrenerek döndü.
Levon Kordonciyan aynı zamanda Sümerbank’ın kurucuları arasında da yer alıyor. Kendi gibi zanaatkar olanlarla birlikte kurulan Sümerbank’tan sonra ülkedeki kumaşların çeşitliliği de artıyor. Bu da elbette kıyafetlere yansıyan önemli bir basamağı oluşturuyor.
Terzi Değil, Terziler
Atatürk’ün bir tek terzisi bulunmuyordu. Levon Kordonciyan haricinde Rum asıllı Mösyö Pertekiç de gömlek ve kravatlarını dikiyordu. Manevi kızlarından biri olan Sabiha Gökçen’in aktardığına göre Paris’te bir başka terzisi bulunuyordu. Bunların dışında bir de Alman terzisi vardı. Ayrıca ayakkabılarını zamanın Altın Çizme’sine ısmarlama olarak yaptırır, kumaş ve kravatlar ise genellikle hediye edilirmiş.
Her Zaman Yerine Göre
Atatürk Cumhuriyet’in ilanından sonra ağırlıklı olarak sivil giyinmeye başlamış. Ancak çok kritik bir devlet meselesinin çözümü söz konusu olursa üniformasını giyerek icabet ediyormuş. Sivil giyimi boyunca da her zaman gideceği yer, görüşeceği kişilere uygun bir kombin, aslında iletişim yöntemi seçmiş.
Denizci birlikleri görmeye giderken, lacivert blazer ceket giyen Atatürk, bir devlet büyüğünü ağırlarken mutlaka frak giyiyordu. Çünkü frak giymek davetin sahibi olmak anlamına geliyordu. Sadece kendi giymeyip tüm koruma ve garsonlarına da frak giydirirdi. Bunun sebebi ise “Bu devletin tek sahibi ben değil, hepimiziz.” mesajı vermekti.
Her Zaman Şık, Her Zaman
Kelimenin tam anlamıyla “her zaman”dan bahsediyoruz. Çünkü zamanının ötesinde olan sadece fikirleri değil, aynı zamanda da giyim zevkiydi. Pek çok ünlü modacı, Atatürk kadar şık ve giyinmeyi bilen çok az dünya lideri olduğunu ancak olanların bile onun incelikli zevkine çok da yaklaşamadıklarını vurguluyor. Peki, nasıl giyiniyordu?
Slimfit Ceket ve Bol Pantolon
Atatürk, uzun boylu bir lider değildi ancak giyimi ile bunu kapatıyordu. Her zaman slimfit ceketleri ve altına da bol pantolonları tercih ediyordu. Bunun sebepleri arasında boyunun uzun görünmesini sağlamak da yer alıyordu.
İpek ve Keten Ayrı Zamanlarda Sahnede
Gömleklerini hem ipek hem de keten kumaştan dikilirdi ancak bunları rastgele giymezdi. İpek gömlekleri daha çok resmi takımların içinde kullanırdı. Bununla birlikte keten gömlekler ise daha spor denilebilecek gündelik kombinlerinin bir parçası oluyordu.
Açık Renkler ve Siyah
Atatürk’ün seçtiği gömleklerin neredeyse hepsinin açık renk olduğu görülüyordu. Krem, beyaz, kırık beyaz gibi renklerdeki gömlekler bazen beyaz gibi taşıması zor takımlarla bile kullanılıyordu. Yanı sıra siyahın da rolü başkaydı. Siyah aynı zamanda “Lider” rengi olduğu için asla kıyafetleri arasından eksik olmuyordu ancak kendini daha çok frak, smokin ya da takım elbiselerinde gösteriyordu.
Pelerin Giymek
Pelerin çok eski tarihlerde bile kullanılan bir giyim parçası. Sadece soğuğa karşı bir önlem olmasının yerini üst giyime bıraktığı zamanlar da gelmiş tabii. Atatürk’ün pelerin bile giyebiliyor olması aslında biraz da cesaret ve karizma örneği çünkü pelerin o kadar da kolay taşınan bir parça değil. Çok karakteristik olan bu kıyafeti de büyük bir ustalıkla taşıyabildiğini söyleyebiliriz ama.
Aksesuarlar Asla Eksik Olmuyor
Cep mendili, kol düğmesi, yaka iğnesi, baston… Atatürk, resmi ya da gündelik tüm kıyafetlerini mutlaka bir aksesuar ile detaylandırmayı başarmış. Özellikle cep mendilinin asla eksik olmadığını, her takımında yer aldığını söylemek mümkün.
Çorap Jartiyeri
Atatürk’ün otururken bacak bacak üstüne attığı fotoğraflarında bir şey dikkatini çekti mi? Asla büzüşmüş, aşağı kaymış şekilde görmezsin çoraplarını. Sebebi çorap jartiyeri kullanması. Bu sayede çorapları her zaman jilet gibi, sanki pantolon paçasının devamı gibi görünüyordu.
Fayda ve Estetik Birlikte
Levon Kordonciyan’a bir yelek çizimi yapıyor. Böbrekleri rahatsız olduğu için böbreklerini sıcak tutmak amacıyla çizdiği bu yeleğin ön kısmı kumaş, sırt kısmı ise trikodandır. Yani, hem sağlığını korumanın hem de şık olmanın yolunu bulabilen bir stilist.
Şapka Kanunu ile temeli atılan, sonrasında da Kıyafet Devrimi’ne kadar tarihsel bir sürecin temellerinin ne kadar sağlam olduğunu görmemek mümkün değil. Bugün bile Atatürk’ün giydiklerini giyebilmeye cesaret edecek çok fazla erkek yoktur. Ancak şık olmanın, bir tavır ve duruş sergilemekte kıyafetin rolünün ne olduğunu anlayan pek çok erkek olduğunu biliyoruz.
“Milyonerler neden hep aynı şeyleri giyer?” diye bir soru son yıllarda etrafta çok dolaşır oldu. Cevap basit; giyinmek onlar için vakit kaybıdır. Ancak bu gerçekten de böyle mi? Atatürk’ü düşününce bu önerme hükmünü kaybediyor aslında. Neticede bir ülkeyi yeni baştan kurarken bile kendi kıyafetlerini çizmeye dahi vakit bulabilmiş bir liderdi O.
Giyim belki de yeterince vakit ayırmadığımız bir konudur. Burada çok fazla giyim eşyası satın almaktan değil, gerçekten de istediğimiz imajı çizmekte bize yardımcı olacak seçimleri yapabilmekten bahsediyoruz.
Beyler, Cumhuriyet’in kuruluşunun 98. yılında zamanının ileri görüşlü liderinin her konuda aynı vizyona sahip olduğunu anlatmak istedik. Umarız fikir ve ilham verici olmuştur.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun.